Özet
Ülkemizdeki tüm resmi ve özel hastanelerde tanısal ve tedavi amaçlı radyasyon uygulamaları yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Bu uygulamalar, genel olarak, radyoloji, nükleer tıp ve radyoterapi olarak adlandırılırlar. Görevleri gereği radyasyona maruz kalan radyoterapi, radyoloji ve nükleer tıp çalışanları mesleki eğitimleri süresince radyasyon ve radyasyondan korunma eğitimleri almaktadırlar. Ancak, ameliyathanelerde radyasyon yayan cihazlarla (C-kollu skopi,vb) çalışan diğer sağlık personeli (hekimler, hemşireler ve teknisyenler) genellikle böyle bir eğitim almadıkları için radyasyonun zararlı etkilerini yeterince bilmemekte ve çalışırken gerekli korunma önlemlerini almamaktadırlar.
Bu durum, çalışan güvenliği kapsamında olumsuz sonuçlar oluşturmaktadır. Çünkü düşük dozlardaki radyasyonun zararlı etkileri hemen fark edilemese de yıllar sonra ortaya çıkabilir. Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi ameliyathane çalışanlarının radyasyon ve radyasyondan korunma bilgi ve ilgilerini araştırmak, çalışanların ve yasa hazırlayanların farkındalıklarını artırmak amacıyla yapılan bu çalışmada, 25 soruluk bir anket hazırlanmış ve ameliyathane çalışanlarından 50 kişiye uygulanmıştır. Anket sorularının frekansları değerlendirilip yüzdelik oranları çıkartılmış ve sonuçlar, grafiklerle verilmiştir. Bu sonuçlara göre; çalışanların radyasyon bilgilerinin yetersiz olduğu ve korunma konusunda gereken önemi göstermedikleri görülmüştür. Çalışmamızda ayrıca, sonuçlar göz önünde bulundurularak, radyasyon çalışanları için hayati bir öneme sahip olan radyasyondan korunma konusunda neler yapılabileceği ve uygulamaların nasıl yapılması gerektiği hakkındaki öneriler de sunulmaktadır.
1. GİRİŞ
İnsanlar yaşamları boyunca doğal ya da yapay kaynaklardan sürekli ve kaçınılmaz olarak radyasyona maruz kalmaktadırlar. Topraktan gelen radon gazı, besin maddelerindeki çeşitli radyoaktif maddeler ve kozmik ışınlar doğal radyasyona örnek verilebilir. Tıpta ve endüstride kullanılan X ve gama ışınları, nükleer santraller, ve tüketici ürünlerinde kullanılan yapay olarak üretimiş radyoaktif izotoplar ise yapay radyasyon kaynaklarıdır. Halkın maruz kaldığı ortalama radyasyon dozunun (yaklaşık olarak 2,7 mSv) en önemli kaynağı doğal radyasyondur (Şekil 1.a). Yapay radyasyon kaynaklarından maruz kalınan radyasyon dozunun çok büyük bir kısmı ise tıbbi uygulamalarda kullanılan yapay kaynaklardan gelmektedir (Şekil 1.b).
Radyasyon, enerjinin ortamda parçacık ya da elektromanyetik dalgalar şeklinde yol almasıdır. Radyasyonu genel anlamda, iyonlaştırıcı olmayan ve iyonlaştırıcı radyasyon olmak üzere ikiye ayırabiliriz. İyonlaştırıcı olmayan radyasyon; radyo dalgaları, mikrodalgalar, kızılötesi dalgalar, görülebilir ışık ve benzeri elektromanyetik dalgalardır. İyonlaştırıcı radyasyon ise; alfa parçacıkları, beta parçacıkları, nötronlar gibi parçacık tipi olanlar ve X ışınları, gama ışınları gibi dalga tipinde olanlar olmak üzere sınıflandırılabilir. Radyasyon dozu ise hedef kütle tarafından, belli bir sürede soğrulan veya alınan radyasyon miktarıdır. Canlıların soğurduğu dozun ölçümü için kullanılan etkin doz birimi Sievert (Sv) tir.
Şekil 1: (a) Radyasyon kaynaklarının dağılım oranları, (b)Yapay radyasyon kaynaklarının dağılım oranları. | ||
(a) | (b) |
Radyasyon tıpta tanısal ve tedavi amaçlı kullanılmaktadır. Bu uygulamalarda en yaygın olarak kullanılan radyasyon türü X ışınlarıdır. X ışınları iyonlaştırıcı bir radyasyondur. İyonlaştırıcı radyasyonun tıpta kullanılmasının önemi yadsınamaz, ancak toplum ve çalışanların maruz kaldıkları radyasyon dozlarının önemli bir kısmını da bu tür uygulamalar oluşturmaktadır. Toplumun aldığı yapay radyasyona en büyük katkı tanısal radyolojiden kaynaklanmaktadır (Bor, Buyan ve Meriç, 1996). İyonlaştırıcı radyasyonlar geçtikleri ortam atomlarının iyonlaşmasına neden olurlar. Bu iyonlaşmalar ise canlı varlıklarda önemli biyolojik hasarlar yaratabilir. Bu hasarlar maruz kalınan iyonlaştırıcı radyasyonun özelliklerinin yanı sıra hedefin özelliklerine göre de değişir. Oluşacak hasarların etkileri genel olarak deterministik ve stokastik etkiler olarak ikiye ayrılabilir. Deterministik etki; belirli bir eşik doza maruz kalınması sonucunda ortaya çıkan etkidir ve doğrudan hücre ölümü ile ilişkilidir. Ölüm, cilt yanıkları, katarakt, kısırlık deterministik etki sonuçlarındandır. Stokastik etki; radyasyon dozu düşük miktarlarda bile ortaya çıkan etkidir ve dokuların radyasyon soğurma miktarına bağlıdır. Kanser ve genetik etkiler stokastik etkinin sonuçlarındandır.
İnsanlık yararına kullanılan yapay ve doğal radyasyon kaynaklarından çeşitli düzeyde radyasyona maruz kalınmaktadır. Uluslar arası kuruluşların önerileri ve ulusal yasalarla, radyoaktif maddeler ve radyasyonun güvenli kullanımı düzenlenmiş ve denetim altına alınmıştır (Bora, 2001). Dünyada, iyonlaştırıcı radyasyona karşı korunma ile ilgili yaklaşımlar oldukça tutarlıdır. Bunun temel nedeni ise iyi bir şekilde yapılanmış ve uluslararası kabul görmüş bir sistemin mevcut olmasıdır. UNSCEAR (The United Nation Scientific Committe on the Effects of Atomic Radiation), insanların çevrelerinde bulunan ve maruz kaldıkları doğal ve yapay radyasyon kaynaklarını, bu kaynaklar nedeniyle radyasyon ışınlanmalarını ve ışınlanmalar ile ilgili riskleri düzenli olarak gözden geçirmektedir. Bu kuruluş bulgularını Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na sürekli rapor etmektedir. İyonlaştırıcı radyasyondan korunmaya karşı düzenli olarak tavsiyeler yayımlayan bilimsel bir sivil toplum örgütü olan ICRP (International Commission on Radiological Protection), 1928 yılında kurulmuştur. Yetkinliği, üyelerinin bilimsel saygınlığı ve tavsiyelerinin değerli bulunmasından kaynaklanır. ICRP, ölümcül kanser olasılığına ilişkin tahminlerini, Japonya’ya atılan atom bombalarından sonra sağ kalanlar üzerinde yapılan çalışmalara ve bunların UNSCEAR gibi kuruluşlarca değerlendirilmelerine dayandırır. ICRP, radyasyon uygulamaları için üç temel gereksinimi (Gerekçelendirme, Optimizasyon ve Doz Sınırlaması) esas alan bir radyasyondan korunma sistemini tavsiye eder. Bu gereksinimler, ilk ikisinde açıkça, üçüncüsünde dolaylı bir şekilde olmak üzere sosyal faktörleri içerir; dolayısıyla karar verme sürecine önemli ölçüde gereksinim vardır. Uygulamanın gerekçelendirilmesi radyasyona maruz kalmayı gerektiren hiçbir uygulama, maruz kalan birey ya da topluma radyasyonun zararlı etkilerini telafi edecek şekilde yeterli fayda sağlamadıkça kabul edilemez. Korunmanın optimizasyonu için, bir uygulamadaki belirli bir radyasyon kaynağı ile ilgili olarak bireyin bu kaynaktan alacağı doz, uygun doz tahdidinin altında olmalı ve korunmanın sağlanması için tüm makul adımlar atılmalıdır. Böylelikle ekonomik ve sosyal faktörler dikkate alınarak ışınlanmalar “mümkün olan en düşük seviyede" tutulur. Kişisel doz sınırlarının uygulanması demek, bireylerin ışınlandığı tüm uygulamaların (tıbbi tanı ve tedavi hariç) sonucunda alacakları dozun sınırlandırılmasıdır. Toplum ve çalışanların yıllık üst doz sınırlarına bakılacak olursa, radyasyon görevlileri için etkin doz ardışık beş yılın ortalaması 20 mSv’i, herhangi bir yılda ise 50 mSv’i geçemez. El ve ayak veya cilt için yıllık eşdeğer doz sınırı 500 mSv, göz merceği için 150 mSv’dir. Cilt için en yüksek radyasyon dozuna maruz kalan 1 cm2’lik alanın eşdeğer dozu, diğer alanların aldığı doza bakılmaksızın ortalama cilt eşdeğer dozu olarak kabul edilir. Toplum üyesi kişiler için etkin doz yılda 1 Sv’i geçemez. Özel durumlarda; ardışık beş yılın ortalaması 1 mSv olmak üzere yılda 5 mSv’e kadar izin verilir. Cilt için yıllık eşdeğer doz sınırı 50 mSv, göz merceği için 15 mSv’dir.
Çalışma konumuz olan ameliyathanelerde bir X ışını kaynağı olan C Kollu skopi cihazları oldukça yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Bu çalışmada, bazı ameliyatlarda kullanılan C kollu skopi cihazının yaydığı radyasyondan dolayı, ameliyathanelerde radyasyon güvenliği farkındalığını oluşturmak amaçlanmıştır. Ameliyathanelerde çalışan sağlık personelinin radyasyon güvenliği konusundaki ilgi ve bilgilerini araştırarak, bu konuda çözüme katkı sağlamak da amaçlanmıştır.
2. YÖNTEM
Bu çalışmada Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi ameliyathanesinde çalışan 50 personele, sosyal durum ve eğitim durumu ile radyasyon ve radyasyondan korunma bilgilerini kapsayan 25 soruluk bir anket uygulanmıştır. Ankette çoktan seçmeli ve açık uçlu sorular bulunmaktadır. Çoktan seçmeli soruların frekans analizi yapılarak yüzdelik oranları çıkartılmış ve sonuçların bir kısmı maddeler halinde, bir kısmı da grafiklerle verilmiştir. Ayrıca bazı sorularda çapraz sorgulama yöntemi uygulanmıştır.
3. BULGULAR
Elde edilen sonuçlara göre, radyasyon çalışanlarının sosyal profilleri, eğitim durumları, radyasyon ve radyasyondan korunma bilgileri göz önüne alınarak sonuçlar maddeler halinde verilmiştir. Ayrıca önemli görülen bazı sonuçlar grafiklerle verilmektedir.
3.1. Çoktan Seçmeli Soruların Analizi
Ankete katılan çalışanların sosyal profillerini, eğitim durumlarını ve radyasyon bilgilerini içeren yüzdelik sonuçlar aşağıdaki gibidir:
- Cinsiyet ayrımı % 32 erkek ve % 68 kadındır.
- Katılımcıların eğitim durumuna bakıldığında, % 38 i üniversite, % 50 si lise ve % 12 si ilköğretim mezunudur.
- Katılımcıların % 6 sı doktor, % 80 i yardımcı sağlık personeli (hemşire ve anestezi teknikeri) ve % 14 ü temizlik personelidir.
- Ameliyathane çalışanlarının % 88 i kişisel dozimetresini düzenli kullanıyor. Cinsiyet ayrımına bakıldığında erkeklerin % 76 sı, kadınların % 92 si kişisel dozimetrelerini düzenli kullanıyor.
- Çalışanlardan % 84 ü dozimetrelerinin düzenli olarak iki ayda bir değiştiğini biliyor.
- Kullanılan dozimetrelerin sonuçlarını % 68 i düzenli olarak takip ediyor, % 14 ü takip etmiyor, % 18 i ise düzensiz takip ediyor. Cinsiyet ayrımına bakıldığında erkeklerin % 76 sı kadınların % 64 ü dozimetre sonuçlarını düzenli olarak takip ediyor.
- Türkiye’de radyasyon güvenliğinden sorumlu kurumun TAEK olduğunu % 72 si biliyor. Cinsiyet ayrımına göre erkeklerin %89 u kadınların % 76 sı biliyor.
- Ameliyathane çalışanlarının % 56 sı canlılar için etkin doz biriminin Sievert olduğunu bilmektedir.
- TAEK tarafından çalışanlar için belirlenen yıllık üst doz limitleri sorulduğunda katılımcıların; % 26 sı biliyor, % 34 ü kısmen biliyor ve % 40 ı bilmiyor. Cinsiyet ayrımına bakıldığında erkeklerin % 62 si kadınların % 74 ü yıllık üst doz limitini biliyor.
- Çalışanların % 82 si kurumlarının radyasyondan korunma sorumlusunu bilmektedir.
- Radyasyondan korunma sorumlusunun çalışanları korumaya yönelik ilgilenme durumu sorulduğunda, verilen cevaplardan % 92 si ilgili, % 8 i ilgisiz olduğu şeklindedir.
- Radyasyondan korunma çerçevesinde personel sağlık taramalarının yapılma yüzdeleri; ankete katılanların % 66 sı yapıldığını, % 10 u kısmen yapıldığını, % 24 ü yapılmadığını belirtmektedir. Cinsiyet ayrımına bakıldığında erkeklerin % 76 sı kadınların % 70 i sağlık taramasını düzenli olarak yaptırdığını söylemektedir.
- Radyasyon ve radyasyondan korunma bilgileri sorulduğunda % 36 sı iyi, % 52 si orta, % 12 i kötü olduğunu söylemektedir.
- Radyasyon ile ilgili bilgilendirme eğitimini % 80 i almak istiyor, % 16 sı istemiyor, % 4 ü ise önemsemiyor.
- Radyasyon tiplerinden hangisinin daha tehlikeli olduğuna % 40 ı iyonize radyasyon, % 24 ü iyonize olmayan radyasyon derken, % 36 sı ikisi de aynı olduğunu söylemektedir.
- Radyasyona karşı daha duyarlı organlar sorulduğunda % 52 si doğru cevabı bilmektedir.
- Radyasyondan korunmada temel prensipler sorulduğunda, % 46 sı doğru cevabı bilmektedir.
- Radyasyon bilgisine iyi diyenlerin % 60 ı, orta diyenlerin % 89 u, kötü diyenlerin ise % 89 u radyasyon ve radyasyondan korunma eğitimin almak istiyor.
- Radyasyon bilgisine iyi diyenlerin % 40 ı yıllık üst doz limitini bilmektedir.
- Radyasyon bilgisine iyi diyenlerin % 40 ı, orta diyenlerin % 50 si iyonize radyasyonun daha tehlikeli olduğunu bilmektedir.
- Radyasyon bilgisine iyi diyenlerin % 54 ü etkin doz biriminin Sievert olduğunu bilmektedir.
- Kurumun Radyasyondan Korunma Sorumlusunu bilenlerin % 86 sı kurumda koruyucu önlemlerin alındığını söylemektedir.
- Yardımcı sağlık personeli ve temizlik personelinin % 88 i skopinin kullanıldığı vakalarda çalışmak istemediğini belirtmektedir.
- Skopi kullanılırken radyasyondan korunma yöntemleri uygulanıyor diyenlerin oranı % 18 dir.
- Skopi vakalarında koruyucu donanımları düzenli kullananların oranı % 62 dir.
- Doktorlar skopi kullanılan vakalarda ekibin radyasyondan korunmasına özen göstermiyor diyenlerin oranı % 86 dır.
Burada verilen yüzdelik değerlere göre çalışanların radyasyon güvenliği konusundaki duyarlılıkları (Şekil 2), Cinsiyet ayrımına göre çalışanların radyasyon güvenliği konusundaki duyarlılıkları (Şekil 3) ve Skopi kullanımındaki radyasyon güvenliği (Şekil 4) grafikleri hazırlanmıştır.
Şekil 2 deki grafik incelendiğinde dozimetre kullanım oranının yüksek olduğu ancak TAEK tarafından belirlenen yıllık üst doz limitini bilenlerin oranının düşük olduğu görülmektedir. Radyasyon bilgisi seviyesi iyi olanların az olmasıyla birlikte büyük çoğunluk radyasyon ve radyasyondan korunma eğitimi almak istemektedir. Ayrıca radyasyon güvenliği için gereken sağlık taramaları da istenilen seviyede değildir.
Şekil 3 deki grafikte cinsiyete bağlı radyasyon duyarlılıklarında, dozimetre kullanım oranı ve radyasyon bilgisinde kadınların daha duyarlı olduğu görülmektedir. Dozimetre sonuçlarının takipleri ve düzenli sağlık taramasının yaptırmada ise erkeklerin daha duyarlı olduğu görülmektedir.
Şekil 4 de skopinin kullanıldığı vakalarda çalışmak istemeyenlerinin oranının yüksek olduğu görülmektedir. Bunun temel nedeninin de skopi cihazının kullanımına özen gösterilmemesi yani; tüpün konumu, ışınlama süresi gibi radyasyonu azaltıcı önlemlerin alınmamasıdır. Özellikle hekimlerin radyasyon güvenliğini sağlama ve skopiyi daha az radyasyon yayacak biçimde kullanma konusunda gereken özeni göstermedikleri görülmektedir. Ayrıca kurumun radyasyon güvenliğini sağlama konusundaki ilgisinin yüksek olduğu açık bir şekilde görülmektedir.
Şekil 2: Çalışanların radyasyon güvenliği konusundaki duyarlılıkları (%) |
Şekil 3: Cinsiyet ayrımına göre çalışanların radyasyon güvenliği konusundaki duyarlılıkları (%) |
Şekil 4: Skopi kullanımındaki radyasyon güvenliği (%) |
3.2. Açık Uçlu Soruların Analizi
Ankete katılan ameliyathane çalışanlarının çoğu radyasyonu tanımlayamıyor, sadece zararlı olduğunu biliyor. Ayrıca ankete katılanların tamamı radyasyon eğitimi almadan önce radyasyonu önemsemediklerini ve korunmada gereken özeni göstermediklerini söylemektedirler. Yine anket sonuçlarına göre kurumda radyasyon güvenliği farkındalığı oluşmadan önce dozimetrelerin nasıl kullanılacağı bilinmediği için dozimetre kullanım oranının çok düşük olduğu belirtilmektedir.
Skopinin kullanımına bakıldığında genelde yanlış bir şekilde, kVp ve mAs ayarlarına dikkat edilmeden kullanıldığı görülmektedir. Aynı zamanda, skopi uygulamalarında X ışını tüpü masa üstünde kullanıyor ve çekimler puls değil sürekli çekiliyor. Skopinin yatay pozisyonda kullanımında ise çalışanların genelde X ışını tarafında durduğu gözlemlenmektedir.
4. SONUÇLAR VE GENEL DEĞERLENDİRME
Elde edilen bulgulara dayanılarak; ameliyathane çalışanlarının radyasyon güvenliği konusunda bilgilerinin yeterli olmadığı ve bu konuda gereken hassasiyeti göstermedikleri görülmektedir. Bu durumun temel nedeni radyasyonun fiziksel özellikleri ile biyolojik etkilerini tam olarak bilmemeleridir. Radyasyondan korunma bilgilerine iyi diyenlerin bile, bilgi seviyelerinin düşük olduğu yapılan çapraz sorgulamalarla görülmektedir. Bu anket çalışması yapılmadan önce çalışanlara bir radyasyon eğitimi verilmiştir. Çalışanların çoğunun verilen eğitimden önce kişisel dozimetrelerini nasıl kullanacaklarını ve radyasyondan korunma yöntemlerini bilmedikleri gözlemlenmiştir. Bu durumun temel sebebi, ameliyathanede çalışan sağlık personelinin mesleki eğitimlerinde radyasyondan korunma eğitimi almamalarıdır. Bu sebepten dolayı ameliyathane çalışanlarının çoğu, radyasyon güvenliğini artırabilmek için eğitim istemektedir. Ayrıca çalışanlar açısından radyasyon farkındalığı bir denetleme mekanizması ile artırılabilmektedir. Çünkü denetleme mekanizmasının iyi çalışması durumunda çalışanların da radyasyon güvenliği konusunda daha duyarlı davrandıkları görülmüştür. Bu denetim mekanizmasının kurulabilmesi ve radyasyon eğitimlerinin düzenli bir şekilde verilmesi için de, hastanelerde bir radyasyondan korunma görevlisinin olması ve aktif bir şekilde çalışması gerekmektedir. Ayrıca hastanelerin de radyasyon güvenliğini sağlamada hassas ve kararlı olmaları gerekmektedir.
Genel olarak skopi kullanımındaki en büyük problem, skopinin düzgün kullanılmamasıdır. Bu problemin temel nedeni ise radyasyon bilgisinin ve cihazı kullanım bilgisinin yetersizliğidir. Çalışanların radyasyondan korunma düzeylerinin artması aynı zamanda hasta güvenliğini de olumlu yönde etkileyecektir. Çünkü cihaz kullanılırken doğru çekim yöntemleri kullanılırsa hastaların alacağı radyasyon dozu da azalacaktır.
C kollu dijital skopi cihazlarının yaydığı radyasyondan korunmak için cihazı kullanırken bazı kurallara dikkat etmek gerekir. Bunlardan bazılarını sıralayacak olursak; X ışını tüpü masa altında olmalı ve mümkün olduğunca tüp çalışandan uzak durmalıdır. Sürekli çekim modu yerine puls çekim modu kullanılmalı, hastanın fiziki yapısına göre kVp ve mA ayarları uygun bir biçimde yapılmalıdır (iaea.org).
Skopi cihazı kullanılan ameliyathanelerde radyasyon güvenliğini sağlayabilmek için;
- Hastanelerde radyasyondan korunma görevlisi olmalı ve radyasyon güvenliği komitesi kurmalıdır. Komite aktif bir şekilde çalışarak çalışanlara yönelik koruyucu önlemler alıp, radyasyon eğitimleri düzenlemelidir.
- Ameliyathanelerde skopi vakalarında çalışacak personelin, çalışmaya başlamadan önce radyasyon ve radyasyondan korunma eğitimlerini alması gerekmektedir.
- Skopi cihazı ilgili hekimin yönlendirmesine bağlı olarak, röntgen teknikeri tarafından kullanılmalıdır.
- Skopi cihazını kullanan hekimlere uzmanlıkları döneminde ve diğer sağlık profesyonellerine mesleki eğitim dönemlerinde radyasyon eğitimi de verilmelidir.
Levent SONĞUR
Radyasyondan Korunma Derneği Üyesi
Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Van, Türkiye
lsongur@gmail.com
Teşekkür
Bu çalışmanın yapılmasında desteklerinden dolayı Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimliğine ve Kalite Birimi Yöneticilerine teşekkürlerimizi sunarız.
KAYNAKLAR
BOR D., BUYAN G. ve MERİÇ N., (1996), “ Tanısal Radyolojide Radyasyondan Korunmada Yeni Kavramlar, Radyasyondan Korunma”, Tanısal ve Girişimsel Radyoloji Dergisi
BORA H., (2001), “Radyasyon Güvenliği”,Ankara Üniversitesi Dikimevi Sağlık Hizmetleri Yüksekokulu Yıllığı, Cilt 2, Sayı 1
http://www.taek.gov.tr/bilgi-kosesi/radyasyon-insan-ve-cevre.html, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu internet sitesi
http://www.iaea.org , Training Material on Radiation Protection in Diagnostic and Interventional Radiology, L16.2: Optimization of Protection in Fluoroscopy, İnternational Atomic Energy Agency