Makaleler (27)
Küresel Karbonsuz Mikro Nükleer Güç Santralleri NGS Yaygınlaşması ve Nükleer Yakıt Erimesi Kazaları Karşısındaki Teknolojik Üstünlükleri
Küresel Karbonsuz Mikro Nükleer Güç Santralleri NGS Yaygınlaşması ve Nükleer Yakıt Erimesi Kazaları Karşısındaki Teknolojik Üstünlükleri
Ahmet Cangüzel Taner
Fizik Yüksek Mühendisi
Radyasyondan Korunma Derneği (This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.)
Dünya sürdürülebilir elektrik arz güvenliği stratejileri açısından karbonsuz temel yük kaynağı güç santralleri tesisleri; küresel sera gazı emisyonları sınırlandırılması, kontrol ve denetim altına alınması bağlamında ön plana çıkmaktadır. Hızla gelişen doğa dostu yenilenebilir enerji kaynakları YEK odaklı elektrik üretimi sistemleri ağı ise sürekli küresel güç üretimi ihtiyacı karşılanması yönünde, ne yazık ki, şimdilik yetersiz düzeyde kalmaktadır. Diğer taraftan, dünya temel elektrik kaynağı karbonsuz nükleer füzyon santralleri üniteleri işletilmesi projeleri araştırmaları olumlu ilerlemesi de devam etmektedir. Ayrıca, yenilikçi yüzer karbonsuz nükleer enerji santrali tesisleri kurulması da giderek yaygınlaşmaktadır. Bahse konu gelişmelere paralel olarak ünlü İngiliz otomobil yapımcısı Rolls-Royce Firması, kesintisiz güç kaynakları baz yüklü karbonsuz mini nükleer reaktör kurulması yatırımları çalışmaları başlatmıştır. Özellikle, İngiltere elektrik enerjisi arz güvenliği çıkmazı ve açmazı önlenmesi bağlamında Birleşik Krallık ömrünü tamamlamış klasik nükleer güç santralleri NGS yerine karbonsuz yeni nesil nükleer elektrik istasyonları tesisi planlamaktadır. Öte yandan, düşük karbon ekonomisi kapsamında faaliyet gösteren büyük kapasiteli konvansiyonel nükleer fisyon santralleri içeriğinde son kırk zarfında Amerika 1979 yılı Three Mile Island nükleer elektrik santrali kazası, Ukrayna 1986 Çernobil nükleer güç santrali NGS felaketi ve Japonya 2011 Fukuşima nükleer enerji reaktörleri yakıt erimesi kazaları (nuclear meltdown) meydana gelmiştir. Ortaya çıkan üzücü küresel nükleer santral kazaları sonucu global nükleer elektrik reaktörleri lisanslandırılması çerçevesinde uluslararası nükleer güvenlik ölçütleri ve nükleer emniyet mevzuatı ilkeleri ile radyasyon güvenliği standartları ve radyasyon korunması kriterleri önemli ölçüde değişikliğe uğramıştır. Söz konusu küresel nükleer yakıt erimesi kazaları engellenmesi çerçevesinde karbonsuz yeni nesil mikro nükleer santraller ile baz yüklü inovatif küçük modüler reaktörler (Small Modular Reactors - SMR) tesisleri ileri nükleer güvenlik sistemleri teknik üstünlükleri, teknolojik avantajları ve ekonomik rekabet edebilir düşük maliyetleri bu yazıda incelenmektedir.
Ultraviyole Radyasyonlar (UV – Mor Ötesi Işınlar) ile Covid 19 Virüsleri Olarak Adlandırılan Yeni Koronavirüs Hastalıkları (Covid-19 SARS-COV-2) Enfeksiyonları Ortamlarının Dezenfeksiyonu, Dekontaminasyonu, Sterilizasyonu ve Temizlenmesi Yöntemi
Ultraviyole Radyasyonlar (UV – Mor Ötesi Işınlar) ile Covid 19 Virüsleri Olarak Adlandırılan Yeni Koronavirüs Hastalıkları (Covid-19 SARS-COV-2) Enfeksiyonları Ortamlarının Dezenfeksiyonu, Dekontaminasyonu, Sterilizasyonu ve Temizlenmesi Yöntemi
Ahmet Cangüzel Taner
Fizik Yüksek Mühendisi
Radyasyondan Korunma Derneği (This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.)
İyonlaştırıcı radyasyon çeşitleri; radyasyondan korunma koşulları yerine getirilmek suretiyle tıpta görüntüleme cihazları, kanser hastalıkları tedavi yöntemleri, atılabilir tek kullanımlık tıbbi malzemelerin sterilizasyonu aynı zamanda gıda ürünlerinin ışınlanması da dahil olmak üzere sanayi sektörünün hemen her dalında güvenli ve emniyetli biçimde global yaygın kullanımı sürdürülmektedir. İyonlaştırıcı olmayan radyasyon türleri ise televizyon ve radyo teknolojileri, alıcı verici cihazlar, radarlar, yeni nesil akıllı cep telefonları, robotlar, dizüstü bilgisayarlar, insansız hava araçları - İHA, roketler, uydular, besinleri pişiren mikrodalga fırınlar ve benzeri çok sayıda donanımın temel ilkesini oluşturmaktadır. Günümüzde birdenbire beliren covid 19 pandemisi, ne yazık ki. küresel boyutta yüzbinlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olmaktadır. Küresel yeni koronavirüs hastalığı aşısı keşfi gerçekleştirilinceye kadar global covid 19 salgınının önlenmesi bağlamında sosyal mesafenin korunması, maske takılması, hijyen ve temizlik şartları uygunluğu çok önem taşımaktadır. Öte yandan, güneş ışınları ve güneş radyasyonları demetleri sayılan ultraviyole UV (mor ötesi) ışınlar, covid 19 virüslerinin dezenfeksiyonu açısından öne çıkmaktadır. Özellikle, kısa dalga boylu ultraviyole ışın türleri sınıfından olan UV-C radyasyonları, kontamine olmuş çevreden yeni koronavirüslerinin temizlenmesi için ciddi bir yöntem kabul edilmektedir. Covid 19 (SARS-COV2) virüsleri bulaşmış yüzeyler ile hava, su ve diğer kirlenmiş ortamlar, geliştirilmiş ultraviyole UV LED (Ultraviolet Light Emitting Diodes - UV LEDs) teknolojileri sayesinde temizlenmektedir. İyonlaştırıcı ışın elemanı olmayan ultraviyole UV (mor ötesi) radyasyonlar kanalıyla covid 19 virüslerinin sterilizasyonu, dezenfeksiyonu, dekontaminasyonu ve temizlenmesi bilimsel çalışmaları bu yazı kapsamında ele alınmaktadır.
Hidrokarbon Kaynaklarının Yerini Alacak Geleceğin Altın Madeni Tanımlanan Lityum Elementi İçin Deniz Suyu Yoluyla Sınırsız Üretim Teknolojisi
Hidrokarbon Kaynaklarının Yerini Alacak Geleceğin Altın Madeni Tanımlanan Lityum Elementi İçin Deniz Suyu Yoluyla Sınırsız Üretim Teknolojisi
Ahmet Cangüzel Taner
Fizik Yüksek Mühendisi
Radyasyondan Korunma Derneği (This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.)
Global karbonsuzlaştırma teknolojileri devrimi yaşayan dünya enerji sektörü dalında çevre dostu evrimsel elektrikli otomobiller ile karbonsuz yenilenebilir enerji kaynakları YEK odaklı rüzgar enerjisi santralleri RES kompleksleri ve güneş enerjisi santralleri GES üniteleri hızlı biçimde yaygınlaşmaktadır. Kesintili güç üretimi sağlayan YEK menşeli çevreci RES ve GES tesisleri ise enerji depolama sistemleri vasıtasıyla sürekli elektrik enerjisi temini konumuna gelmesi öngörülmektedir. Ayrıca, Türkiye ilk yerli uzun menzilli yenilikçi elektrikli otomobil seri üretimleri 2022 yılından itibaren başlaması ile birlikte ulusal şarj edilebilir akümülatör ihtiyaçları da artacaktır. Diğer taraftan, gelecekte ise global fosil yakıtlı içten yanmalı motorlar üretimleri hakkında ciddi sınırlamalar getirilecektir. Böylece, küçük büyük her türlü elektronik sistemler içerisinde küresel şarj edilebilir piller, bataryalar, akülerin kullanımları dev adımlar ile ilerlemesi beklenmektedir. Bu bağlamda yeni kuşak akıllı cep telefonları, robotlar, dizüstü bilgisayarlar, insansız hava araçları - İHA, roketler, uydular, sıfır emisyonlu inovatif elektrikli otomobiller, karbonsuz güç santralleri enerji depolama sistemleri içindeki şarj edilebilir makro mikro bataryalar, aküler, piller yoğun biçimde lityum minerali madenleri ve cevherlerine gereksinim duyacaktır. Global lityum elementi elde edilmesi en uygun şekilde küresel tuzlu su rezervuarları aracılığıyla sağlanmaktadır. Birleşik Devletler Jeoloji Araştırmaları Kurumu - US Geological Survey verilerine göre küresel lityum cevheri rezervleri; Bolivya %27, Şili %18.9, Arjantin %16.4, Amerika Birleşik Devletleri ABD %13.6, Çin %13.6, Avustralya % 4.3 ve diğer ülkeler % 10.2 olarak sıralanmaktadır. Türkiye’de ise zengin bor madeni rezervleri çok önemli bir lityum kaynağı oluşturmaktadır. Özellikle, Türkiye bor atığı sıvılardan lityum çıkarılması tesisi kurulması da önem taşımaktadır. Kurulacak milli lityum tesisi sayesinde rekabet edilebilir ulusal lityum karbonat üretimi mümkün olacaktır. Sürdürülebilir küresel lityum arz güvenliği temini açısından deniz suyundan limitsiz global lityum metali sağlanması bu yazı kapsamında araştırılmaktadır.
Temel Yük Kaynağı Küçük Modüler Nükleer Güç Reaktörleri (Small Modular Reactors - SMR) Projeleri ve Küresel Hızlı Üretken Reaktörler (Fast Breeder Reactors - FBR) Yatırımları
Temel Yük Kaynağı Küçük Modüler Nükleer Güç Reaktörleri (Small Modular Reactors - SMR) Projeleri ve Küresel Hızlı Üretken Reaktörler (Fast Breeder Reactors - FBR) Yatırımları
Ahmet Cangüzel Taner
Fizik Yüksek Mühendisi
Radyasyondan Korunma Derneği (This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.)
Günümüz küresel enerji sepeti ile birlikte global güç üretimi portfoyü süratli değişim ve transformasyon süreci yaşamaktadır. Özellikle yenilenebilir enerji kaynakları YEK menşeli çevreci rüzgar enerjisi santralleri RES türbinleri ve güneş enerjisi santralleri GES panelleri elektrik üretimleri sayesinde dünya güç üretim profili dönüşümü gerçekleşmektedir. Yerkürenin ısınması ve dünya iklim değişiklikleri mekanizmaları sorunları çözümü için düşük karbon ekonomisi kapsamında sıfır karbon emisyonlu tekniklerin kullanılması ve küresel çağdaş karbonsuzlaştırma teknolojileri geçiş periyodu son derece önem arz etmektedir. Söz konusu global enerji transformasyonu ve elektrik enerjisi üretimi görünümü değişimi süreci boyunca temel yük kaynakları karbonsuz yeni kuşak nükleer güç santralleri NGS reaktörleri ile doğa dostu YEK kökenli RES ve GES üniteleri projeleri ehemmiyet kazanmaktadır. Atmosferi yoğun biçimde kirleten temel enerji kaynağı fosil yakıt yakan termik santraller sistemlerine mavi gezegenin ekolojik denge prensiplerinin korunması için uygulanacak sınırlamalar ve kısıtlamalar nedeni ile baz yüklü karbonsuz modern nükleer güç santralleri yapımı hızlanacaktır. Küresel sürdürülebilir nükleer yakıt ihtiyacı projeksiyonları karşılanması açısından dünya inovatif hızlı üretken reaktörler (Fast Breeder Reactors - FBR) yatırımları ve kurulumları da ivmelenmektedir. Gelecekte global elektrik enerjisi kompozisyonu içeriğinde karbonsuz baz enerji kaynağı yenilikçi NGS kompleksleri ve çevreci YEK sistemleri şiddetli rekabet içerisine girecektir. Dünya inovasyona dayalı FBR nükleer tesisleri ise Birleşmiş Milletler BM himayesinde yürütülen küresel nükleer silahların yaygınlaşması ve önlenmesi çalışmalarına sekte vurarak aynı zamanda global atom bombaları yapımı özendirilmesi yönünde kaygılar uyandırmaktadır. Öte yandan, büyük kapasiteli yeni nesil nükleer elektrik santralleri kompleksleri yerine küçük evrimsel modüler reaktörler (Small Modular Reactors - SMR) kurulması maliyetleri düşüklüğü yanında küresel nükleer yakıt erimesi kazalarının engellenmesi ve nükleer güç tesisi yapımı sürelerinin azaltılması çerçevesinde öne çıkmaktadır. Kurulumu kolay, küçük, güvenli ve ekonomik karbonsuz yenilikçi SMR reaktörleri ünitelerinin küresel elektrik enerjisi piyasası ile global güç pazarı kapsamındaki payı ve rekabeti bu yazıda araştırılmaktadır.
Çin, Güney Kore, Fransa ve Amerika Nükleer Güç Yatırımları ile Rusya Küresel Karbonsuz Nükleer Elektrik Santralleri Projeleri Mücadelesi
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler hükümetleri tarafından temel yük kaynağı karbonsuz nükleer enerji projeleri yatırımları; ulusal enerji arz güvenliği sorunları çözümü yönünde baz yüklü fosil yakıtlı termik santraller üniteleri karşısında önemli sürdürülebilir alternatif enerji kaynakları seçenekleri ve tercihleri kapsamında yer almaktadır. Küresel üç çok büyük nükleer yakıt erimesi kazaları yaşanmasına rağmen ülkelerin güvenli güç temini açısından global yeni kuşak nükleer elektrik projeksiyonları rağbetini korumaktadır. Bilhassa Ukrayna Çernobil ve Japonya Fukuşima konvansiyonel nükleer güç santralleri NGS kazaları sonrası reaktörler çevresinde ciddi radyasyon kirlilikleri ve iyonlaştırıcı radyasyon kontaminasyonları oluşmuştur. Diğer taraftan, İngiltere, Güney Afrika, Arjantin, Finlandiya, Macaristan, Belarus, Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri, Bangladeş, Hindistan ve Çin baz yük kaynağı nükleer elektrik yatırımları halen devam etmektedir. Özellikle, Amerika Birleşik Devletleri nükleer yakıt arz güvenliği ve evrimsel nükleer elektrik teknolojisi tasarımları geliştirilmesi bağlamında inovatif hızlı üretken reaktörler (Fast Breeder Reactors - FBR) projeleri çerçevesinde sürdürülebilir milli nükleer enerji yatırımları planlamaktadır. Rusya Federasyonu ve diğer küresel nükleer elektrik tedarikçileri arasında hüküm süren barışçıl amaçlı küresel yenilikçi ileri nükleer güç teknolojileri rekabeti bu yazı içeriğinde araştırılmaktadır.
ABD Nükleer Yakıtlar Arz Güvenliği ve Atom Bombaları Geliştirilmesi Yönünde Yenilikçi Hızlı Üretken Reaktörler (Fast Breeder Reactors) Nükleer Programı
ABD Nükleer Yakıtlar Arz Güvenliği ve Atom Bombaları Geliştirilmesi Yönünde Yenilikçi Hızlı Üretken Reaktörler (Fast Breeder Reactors) Nükleer Programı
Ahmet Cangüzel Taner
Fizik Yüksek Mühendisi
Radyasyondan Korunma Derneği (This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.)
Amerika nükleer güç programı; özellikle 1979 yılı ABD Three Mile Island, 1986 Ukrayna Çernobil ve 2011 Japonya Fukushima nükleer yakıt erimesi kazaları sonucu çalkantılı bir süreç yaşamıştır. Ancak, Amerika Birleşik Devletleri global en büyük rakibi kabul edilen Rusya Federasyonu nükleer güç yatırım projeleri ulusal ve uluslararası düzeyde tüm hızı ile devam etmektedir. Bu bağlamda Türkiye Cumhuriyeti Akdeniz kıyısında kurulmakta olan toplam 4800 MWe kapasiteli karbonsuz üçüncü nesil nükleer güç santralleri üniteleri inşaatları da Rusya Federasyonu tarafından uluslararası nükleer enerji yatırımları faslında sürdürülmektedir. Gelişmekte olan ekonomiler kapsamında dikkat çekici ülke konumunda olan Çin, milli enerji arz güvenliği sarmalı ve çıkmazı sorunları içerisine düşmeme yönünde temel yük kaynağı karbonsuz yeni kuşak nükleer elektrik santralleri kurulması projelerine ağırlık vermektedir. Küresel ileri nükleer teknolojiler bağlamında bilimsel düzeyde geride kalan ada ülkesi İngiltere de ulusal nükleer güç projeksiyonları çerçevesinde ciddi yenilikçi nükleer enerji planlamaları yürütmektedir. Fransa milli elektrik üretimi kompozisyonu yaklaşık üçte iki oranında baz enerji kaynağı karbonsuz nükleer güç kompleksleri sistemleri ile sürdürülmektedir. Avrupa Birliği AB topluluğunun en güçlü üyesi Almanya Hükümeti, 2022 yılına kadar kademeli olarak klasik nükleer elektrik santralleri ünitelerinin kapatılması siyasi kararının uygulanması periyodunu sürekli biçimde gözden geçirip uzatarak sürüncemede bırakmaktadır. Diğer taraftan, ulusal elektrik üretimi takribi %10 oranında karbonsuz nükleer enerji santralleri sayesinde karşılanan Amerika ise günümüz nükleer güç potansiyeli rakamlarının yükseltilmesi ve dengede tutulması bağlamında nükleer elektrik enerjisi yatırım hamleleri ve nükleer enerji projeleri teşvikleri yaparak kararlı bir devlet politikası sergilemektedir. Öte yandan, yaygınlaştırılmaya çalışılan global küçük ve orta ölçekli modüler reaktörler (Small Modular Reactors - SMR) tasarımları yönünden gelecekte küresel sodyum soğutmalı inovatif hızlı reaktörler dizaynı türlerin ileri nükleer güç tesisleri ünitelerine önderlik etmesi de beklentiler arasında sayılmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri nükleer güç kapasitesi artırılmasına ilişkin yenilikçi hızlı üretken reaktörler (fast breeder reactors) üniteleri ve ulusal inovatif ileri nükleer elektrik reaktörleri teknolojisi tasarımlarının geliştirilmesi faaliyetlerinin canlandırılması yoluyla istikrarlı ve kararlı ABD ulusal nükleer yakıt arz güvenliği kriterleri sağlanması bu yazıda araştırılmaktadır.
Global Nükleer Güç, Atom Çağı ve Radyoizotopların Keşfi Süreci Önemli Araştırıcıları Arasında Sayılan 1938 Nobel Fizik Ödülü Sahibi Dr Enrico Fermi
Ahmet Cangüzel Taner
Fizik Yüksek Mühendisi
Radyasyondan Korunma Derneği (This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.)
Ünlü bilim insanı Enrico Fermi, 1901 yılında İtalya - Roma’da doğmuş ve 1954’de Amerika Birleşik Devletleri - Chicago kentinde hayatını kaybetmiştir. Kısa süren hayatı boyunca nötron ışınlanmaları kanalıyla yeni radyoizotopların keşfedilmeleri, yavaş nötronlar kullanılmasıyla oluşan nükleer tepkimeler ve kimyasal nükleer reaksiyonların kaşifi, çok yönlü kuramsal ve deneysel fizikçi Enrico Fermi, global nükleer güç ve küresel atom çağı babası olarak tanınmaktadır. 1932 yılında global atomik araştırmalar neticesinde nötronların çok büyük önem taşıdığı bulunmuştur. Dr Enrico Fermi’nin ağır atomların nötronlar ile ışınlanması bilimsel çalışmaları sayesinde yeni suni radyoaktif elementler keşfedilmiştir. Fizikçi Fermi ve bilimsel araştırma grubu, 1934 yılında parafin zırh kullanarak nötronların yavaşlatılması sonucu çok sayıda yapay radyoaktif izotoplar bulmuştur. Parafin maddesi hidrojen atomları kaynaklı proton parçacıklarından oluşmaktadır. Protonlar ve nötronların kütlelerinin yaklaşık eşit olması nedeniyle iki bilardo topunun elastik çarpmasına benzer biçimde nötron partiküllerinin hızlarının yavaşlaması gerçekleşmektedir. Söz konusu elastik çarpışmalar ise baz yük kaynağı karbonsuz hafif sulu nükleer güç santralleri NGS reaktörleri komplekslerinin işletilmesi temel prensibini teşkil etmektedir. Günümüzde radyoizotoplar, kainatın keşfi için uzaya gönderilen nükleer yakıtlı robot uydular olmak üzere tıpta hastalıkların teşhis ve tedavisi alanlarında aynı zamanda endüstriyel amaçlı olarak küresel inovasyona dayalı sanayi sektörü gelişimi gibi pek çok sahada vazgeçilmez konuma gelmiştir. 1944 yılında Amerikan vatandaşı olan ilk atom bombası yapımcısı birkaç bilim insanı arasında sayılan İtalyan asıllı Dr Enrico Fermi, Chicago Üniversitesi’nde Profesör olarak öncü nükleer füzyon menşeli yüksek enerji fiziği araştırmaları projeleri de yürütmüştür. Nükleer enerji bilimleri araştırma geliştirme Ar-Ge faaliyetleri yönünde dev katkı sağlayan aynı zamanda matematikçi ve eğitimci rol üstlenen ilim insanının yaşamını konu alan “ Herşeyi Bilmiş Son Adam, Nükleer Asrın Babası Enrico Fermi - The Last Man Who Knew Everything: The Life and Times of Enrico Fermi „ adlı David Schwartz tarafından yazılan 451 sayfa, fiyatı 35 dolar (27.99 pound) olarak piyasaya sürülen kitap bu makalede kısaca incelenmektedir.
Suudi Arabistan Nükleer Güç Programı ve Ortadoğu Ülkeleri Zenginleştirilmiş Uranyum ve Plütonyum - 239 (Pu -239) Nükleer Silahlar Üretilmesi Olasılığı
Ahmet Cangüzel Taner
Fizik Yüksek Mühendisi
Radyasyondan Korunma Derneği (This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.)
Global temel enerji kaynağı nükleer elektrik santralleri kurulması ve işletilmesi süreçleri zarfında küresel nükleer güvenlik ve nükleer emniyet kriterleri son derece önem taşımaktadır. Birleşmiş Milletler BM Nükleer Silahsızlanma (United Nations UN Nuclear Non Proliferation Treaty - NPT) Anlaşması hükümlerine titizlikle uyulması halinde dünya kamuoyunun atom bombalarının yaygınlaşması fobisi ve nükleer kitle imha silahları dehşetinden arınması aynı zamanda barışçıl amaçlı uluslararası karbonsuz nükleer enerji sektörü teknolojilerinin sağlıklı hızlı gelişimi olası görülmektedir. Diğer taraftan, Amerika Birleşik Devletleri kayalara tuzaklanmış şeyl petrolü ve kaya gazı üretimi inovatif teknolojileri geliştirmesi ile birlikte küresel hidrokarbon yakıtlar devrimi süreci yaşanmaktadır. Dünya yenilikçi ham petrol ve evrimsel doğalgaz çıkarılması periyodu sırasında dünyanın en büyük petrol üreticileri ABD ve Suudi Arabistan arasında küresel hidrokarbon ürünler ticari rekabeti filizlenmiştir. Neticede fahiş oranlara yükselen global hidrokarbon ürün fiyatları tarifelerinde bilhassa 2014 yılından itibaren aşırı düşüşler ortaya çıkmıştır. Ancak, Dünya Petrol İhraç Eden Ülkeler Teşkilatı (Organization of the Petroleum Exporting Countries - OPEC) üyesi ülkeler hükümetlerinin ham petrol üretimleri yönünde sıkı kota uygulamaları kararı ile birlikte günümüzde global hidrokarbon fiyatları artışları gözlenmektedir. Beliren petrol rekabetinin hafiflemesi sonucu Suudi Arabistan - ABD ticari ilişkileri düzelme trendi içine girmiştir. Amerikan Başkanı Donald Trump’ın ilk yurt dışı resmi ziyaretlerinden birini Suudi Arabistan’a gerçekleştirmesi de söz konusu ilişkilerdeki iyileşmenin bir işareti sayılmaktadır. Özellikle ABD Başkanı Trump’ın ziyareti esnasında Amerika’nın Suudi Arabistan ile yüz milyarlarca dolarlık konvansiyonel silahlar satışı anlaşması imzalanması sonrası halen gezegenin hidrokarbon ürünler üretim devleri olan iki ülke arasındaki politik ve ekonomik münasebetler hızlı ilerleme periyodu geçirmektedir. Öte yandan, Suudi Arabistan yönetimi geniş kapsamlı ve çok büyük boyutlu karbonsuz baz yük kaynakları nükleer güç santralleri NGS reaktörleri programı uygulayacağını duyurmuştur. Amerika Birleşik Devletleri ise ilan edilen Suudi Arabistan nükleer enerji yatırım projeleri çalışmalarından pay almak için ciddi çabalar göstermektedir. Suudi Arabistan sürdürülebilir devasa nükleer elektrik reaktörleri yatırımları projeksiyonları ve planlamaları doğrultusunda Ortadoğu ülkelerinin nükleer silahlar sahibi olma yarışının hız kazanacağına dair bulgular bu yazıda incelenmektedir.
Sigara İçenler / Tütün Kullananlar Ciğerlerine Doğal Radyoaktif Polonyumu da Çektiklerini Biliyorlar mı?
Sigara İçenler / Tütün Kullananlar Ciğerlerine Doğal Radyoaktif Polonyumu da Çektiklerini Biliyorlar mı?
Dr. Yüksel Atakan, Radyasyon Fizikçisi, This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Giriş
Eski Rus casusu Alexander Litvinenko’nun 2006 yılında, kahvesine gizlice katılan çok az miktarda (miligram kadar) radyoaktif polonyum (Po 210) maddesiyle öldürüldüğünü tüm dünya duymuştu/1/.
Çok kuvvetli bir öldürücü olan polonyum 210 az miktarda tütün dumanında da bulunuyor.Tütündeki doğal radyoaktif polonyumun, tütün kullananların kanser riskini artırdığı çeşitli araştırmalarla ortaya
konulmuş olmasına rağmen, tütündeki diğer zehirli maddelerin bilinmesine ve açıklanmasına karşın, radyoaktif polonyumun üzerinde durulmamış, açıklanmamış ya da gizlenmiştir.Halbuki polonyum
210, kuvvetli bir zehir olarak bilinen radyoaktif plütonyum 239’dan tam 72600 kat daha zehirlidir ve 0,1 mikro gramı (1 gramın on milyonda biri) akciğerlere girdiğinde tam 65000 mSievert’lik bir
öldürücü doz oluşturuyor. Doğadan aldığımız yıllık ortalama radyasyon dozu olan 2,4 mSv ile karşılaştırılırsa çok kısa bir sürede öldüren bu aşırı dozun büyüklüğü anlaşılır.
Devamı...
Konvansiyonel Nükleer Güç Santrali NGS Ünitelerine Kıyasla Denizlerde Kurulacak Yüzen ve Denizaltı İnovatif Nükleer Reaktör Tesisleri Avantajları
Ahmet Cangüzel Taner
Fizik Yüksek Mühendisi
Radyasyondan Korunma Derneği (This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.)
Geleneksel karbonsuz nükleer enerji reaktörleri üniteleri yoğun su kaynaklarının bulunduğu deniz, göl ve nehir kıyılarına kurulması gerekmektedir. Ortalama büyüklükte klasik nükleer elektrik reaktörü işletilmesi çerçevesinde nükleer fisyon tepkimeleri aynı zamanda nükleer tesis içinde muhafaza altına alınması zorunlu olan kullanılmış ve tüketilmiş nükleer yakıtların soğutulması prosesleri bağlamında saniyede en az 50 metreküp su temini icap etmektedir. Mevzu bahis karalarda kurulu baz yük kaynağı geleneksel nükleer güç santrali NGS sistemleri soğutma suyu sorunları sonucu nükleer yakıt erimesi (nuclear meltdown) kazaları vuku bulması küresel karbonsuz nükleer enerji gelişimi ve yaygınlaşması süreci üzerinde olumsuz rol oynamaktadır. Söz konusu pasif nükleer güvenlik sistemleri soğutma donanımları yetersizliği ise doğal afetler zinciri sonrası ortaya çıkan Japon Fukushima Dai-ichi (Fukuşima Daiçi) nükleer güç reaktörleri kazaları ve felaketleri olaylarının can alıcı nedenlerinden birini oluşturmuştur. Günümüzde müessif nükleer santral kazaları neticesi meydana gelmesi olası nükleer reaktör yakıtları soğutma suyu problemlerinin giderilmesi yönünde nükleer güvenlik ve radyasyon güvenliği kriterleri perspektifleri çalışmalarına uygun yüzen aynı zamanda deniz altına kurulacak nükleer elektrik reaktörü projeleri önem kazanmaktadır. Yüzer ya da okyanus altına demirli temel enerji kaynakları yenilikçi atom güç istasyonları ünitelerinin deniz, göl ve nehir kıyıları boyunca kurulu konvansiyonel kara nükleer fisyon santralleri kompleksleri sistemlerine nazaran önemli avantajları ve üstünlükleri bu yazı kapsamında incelenmektedir.
Finlandiya Radyasyon ve Nükleer Güvenlik Kurumu Yönetimi Denetiminde Yüksek Seviyeli Radyoaktif Atıkların Saklanması, Yok Edilmesi ve İmhası
Ahmet Cangüzel Taner
Fizik Yüksek Mühendisi
Radyasyondan Korunma Derneği (This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.)
Baz enerji kaynağı karbonsuz nükleer güç santralleri NGS elektrik üretimleri ile meydana gelen çok uzun yarı ömürlü yüksek düzeyli tüketilmiş nükleer yakıtların on binlerce yıl boyunca güvenli ve düzenli biçimde korunması gerekmektedir. Oluşan tehlikeli nükleer yakıt atıklarının idaresi ise ulusal nükleer güvenlik ve radyasyon güvenliği yasal mevzuatları ve yönetmelikleri uyarınca her ülke tarafından ayrıntılı şekilde belirlenmektedir. Radyasyon ölçüm düzeyleri göz önüne alınarak düşük radyasyon seviyeli kısa yarı ömürlü radyoaktif atıklar, yine düşük radyasyon seviyeli ancak uzun yarı ömürlü radyoizotoplar ve yüksek radyasyon seviyeli uzun yarı ömürlü nükleer atıkların yok edilmesi bağlamında oldukça farklı radyoaktif atık teknolojisi yöntemleri uygulanmaktadır. İyonlaştırıcı radyasyonların biyolojik etki mekanizmaları sonucu oluşacak zararlar ve olumsuzluklardan çevrenin aynı zamanda insanların korunması açısından özellikle çok uzun yarı ömürlü yüksek radyasyon seviyeli olan küresel nükleer atıkların bertaraf edilmesi önem taşımaktadır. Finlandiya radyoaktif maddeler yönetimi projesi çerçevesinde yüz binlerce yıl radyasyon güvenliği korunması sağlayacak olan nükleer atıkların bertarafı ve imhası teknolojileri bu yazıda incelenmektedir.
Amerika Nükleer Güç Santralleri NGS Çalıştırılması Sonrası Ortaya Çıkan Tüketilmiş Radyoaktif Uranyum Yakıtlarının Nükleer Atık İdaresi Kapsamında Yok Edilmesi Problemleri
Amerika temel yük kaynağı karbonsuz nükleer güç santralleri NGS reaktörleri sayısı yaklaşık 100 civarındadır. Bir başka deyimle, küresel nükleer enerji profili kapsamında global toplam güç üretimi yönünden dünyada halen faaliyet gösteren nükleer elektrik reaktörleri ünitelerinin neredeyse üç tanesinden biri Amerika’da işletilmektedir.
Global Uranyum Zenginleştirme Programları Çerçevesinde Küresel Nükleer Kontamine Sahaları Temizleme ve Radyoaktif Atık Yönetimi Çalışmaları
Küresel nükleer bombalar üretimleri ve global atom silahları yapımları sonrası uranyum kırıntıları (uranium tailings) şeklinde radyoaktif atıklar ve nükleer kalıntılar ortaya çıkmaktadır. Uranyumlu nükleer atıklar ve radyoaktif kalıntılar ise jeolojik koşulları ve nüfus yoğunlukları uygun bölgelere çoğu kez de toprak altına gömülmektedir. Ancak, nükleer atıkların son depolanması ve bertaraf edilmesi uygun biçimde yapılmadığı takdirde radyoaktif sızıntılar olmakta ve yörede iyonlaştırıcı radyasyonların biyolojik etkileri nedeniyle kanser hastalıkları vakaları artışları dikkat çekmektedir.
Fisyon Tepkimeleri Kaynaklı Klasik Nükleer Güç Santralleri NGS Yerine Kurulacak Olan Füzyon Reaksiyonlu Termonükleer Elektrik Santralleri
Yerkürede temiz enerji kaynağı güneşin elde edilmesi insanoğlunun en büyük düşleri arasında sayılmaktadır. Güneşin dünyada meydana getirilmesi hayalinin gerçekleşmesi halinde ise karbonsuz temel yük kaynağı füzyon tepkimeleri kökenli termonükleer elektrik üretimi kompleksleri kurulacaktır.
Çin Nükleer Güç Programı ve Nükleer Enerji Planlaması Kapsamında Karbonsuz Baz Yük Kaynağı Nükleer Güç Santralleri NGS Nükleer Güvenlik Kıstasları ve Nükleer Radyasyon Güvenliği Zafiyetleri
Çin elektrik talebi ve temel enerji kaynağı güç ihtiyacı ülkenin yüksek büyüme hızı rakamlarına paralel şekilde süratle artmaktadır. Artan Çin enerji kullanımı ve elektrik gereksinimi ile birlikte gezegenimiz global sera gazı emisyonları özellikle de küresel karbon salımları ve dünya karbondioksit salınımları yükseliş oranları yönünden çok tehlikeli boyutlara aynı zamanda aşırı seviyede olumsuz bir atmosfere doğru sürüklenmektedir.
Kâinat, İnsan Ve İyonlaştırıcı Radyasyonlar
Evren, daha geniş anlamı ile kâinat; 13 milyar 700 milyon yıl önce meydana gelen çok şiddetli bir patlamanın sonucu; mekân, zaman ve maddenin yaratılması sayesinde oluştu. Önceleri evrenin yaşı 15 - 20 milyar yıl arasında tahmin ediliyordu ama artık bu oluşumu ± %1 hata ile kesin olarak biliyoruz. Başka bir deyişle ± 137 milyon yıl hata sınırı içerisinde evrenin yaşını kestirebilmekteyiz.
Atom, Radyoaktivite, Radyoizotoplar ve İyonlaştırıcı Radyasyon Çeşitleri
Radyasyon yaşamın gerçeği veya bir parçası kabul edilmek zorundadır. Doğal olarak dünyanın her yerinde kaçınılamaz şekilde bulunan radyoaktif maddeler veya kaynaklar aracılıyla hem dâhili hem de harici (iç ve dış) yollardan olmak üzere radyasyonlarla ışınlanma sureti ile yaşantımızı sürdürmekteyiz.
İyonlaştırıcı Radyasyonların Biyolojik Etkileşme Mekanizmaları
GİRİŞ
İyonlaştırıcı radyasyonların biyolojik etkileri; fizik, kimya ve biyoloji temel bilimler ile tıp ve mühendisliklere kadar uzanan uygulama alanlarında faaliyet gösteren çok önemli bilim dallarını da kapsayacak şekilde, geniş bir bilim sahasını içine almaktadır. İyonlaştırıcı radyasyonlar; üzerlerinde bulunan enerjilerini dokulara aktarmak sureti ile onlara zarar verebilmekte, yüksek dozdaki zararlar, ölüm, nesilden nesillere geçen genetik etkiler, bir başka deyişle, kuşaktan kuşağa geçen kusurlar veya kanser gibi daha sonra ortaya çıkan habis hastalıklar şeklinde olabilmektedir.
Dünya Elektrik Arz Güvenliği Sıkıntıları Çözümü Perspektifleri Kapsamında Yüzer Karbonsuz Yeni Nesil Nükleer Enerji Santralleri Kurulması Çalışmaları
Global elektrik arz güvenliği problemleri ve geleceğin küresel enerji projeksiyonları gelişmelerini dikkatle izleyen kalkınmış ülkeler, titiz aynı zamanda inceden inceye planlar kurmaktadır. Enerji stratejilerine ilaveten çevre güvenliği ve insan sağlığı ölçütleri bağlamında küresel ekolojik dengenin korunması perspektifleri de ciddi biçimde değerlendirmeye ve araştırmaya tabi tutulmaktadır.